Uçtukça zehirler kanatlarını
bir aynanın ortasında kelebek
Deri değiştirmiştik. hayat burdan geçerken
parmak uçlarımızda derin sessizlik
yağmur erken yağardı. geç ıslanırdı avlu
ağlarını içinde dolaştıran örümcek
dışarda titreyen gölgesine bakardı
korkutulmuş yüzlerden uzak kalmıştık
Nehirlerse akardı kilitlenmiş odada
gözlerimizde uzun bir çizikle yaşardık
denizin kıyısında unutulmuş çocuklar
geceyi uyandıran anne uykusu kadar
boş kuyuya inerdik seslerimizi yutup
bir taş bir taşla yer değiştirirdi
Sesler eksik gelirdi. anlaşılamayan şey
hep anlatırdık oysa bir dal kırıldığında
bir pencere son kez açılır gibi
kapanırdı göğün büyük yalnızlığına
yüzünün yarısıyla akar zamana