YAKILMIŞ
suya düşmüş söğüt
kara saçları
ağzı hamarat
hanı umut
göğüsler uçarı
çıplak üşümüş dudakları
kelimeler yola düşmüş
ankara-istanbul katarı
hınzırlık durağında saltanatları
biçmişim saflığında burçaklar
haydut acılardan sakındığım
gözlerinde pırpır
yaramaz kelebekler avlamışım
sığınışlar konağında bıraktığım
avunmalar beklemeler çağırmış
yanağımda kervan kurmuş gözyaşlarım
tatlı muhabbet çayda içtiğimiz
ürkek dokunmalar sıcacık simidimiz
taze kaynatılmış ıhlamur gülüşler
marazlı alınmalara şifa dökülmüşler
düşlerimin sınırsızlığını kavramış
koynundaki engin deniz
gemimiz taşıyor sevgiyi okyanuslara
yalnızlık limanlarında ürettiğimiz
uykuda öptüğün yastığı dişlemişim
bakaya gecelerimde seni beklemişim
gülüşünde ürküttüğün haylaz menevişleri
ıssız kuytularda içime çekmişim
muştuladı alacalı gelişini
şafağı çağıran kuşlar
sevinçleri ayaklandırıp haykırışlar
ayaklarına sedef cıvıltılar serdi
sevdan bıçağıyla parça parça liğme liğme
sana vurgun doğranmış yüreğimi serdi
ödünç verdiğin canı bakışınla dağladım
mesul zülfüne umut atımı bağladım
yakılmış köy yeridir şimdi yüreğim