ÖLÜM
düş kırığı sokağından geçtim
ayağımı parçaladı camlar
haçlara yüklendi cesedim
çarmıhı boyadı kanlar
kefen renkli insanlar
iğrenmeler döktü tenime
şekilsizliğe mahkum oldu ezgilerim
sessizliklerde biriktirdiğim
kıl-kurtları doluştu kımıl kımıl
sunaklar ölümden matine
sürüngen zincirlenmişlikler
bütün umutlara kördüğüm
katliamlara boğdu cenneti
acımasızlıklardan deniz
kanlı arazilerde sunağa yatırıldı saflıklar
bir kara gecede naçar kaldım, ümitsiz
yüreğimi dağladı dikenli sınırlanmışlıklar
yer ve gök çökmüşler
bereketlere vahşi seferlerden akın
düş kırılması yansımış
gözyaşlarından hüzünlü şafakların
kapatmışım kamaşmış gözlerimi
gece kadar körüm
her sokak başında beni gözlüyor
ajan kılıklı ölüm
ben gittikçe gelir peşimden tasasız
kendinden emin yakalayacak beni bir gün ıssızda
ve düşeceğim kollarına aşağılık yokolmuşluğun
geride ne kadar tasarlanmış yaşamalar kalsa da