Ey Şehir
'sisler iner bütün dağlardan
uyuyan şehrin üstüne
ey şehir,
yaralı yatağım benim
unutmadım sokaklarına meteliksiz dadandığımı
hollere, bulvarlara, kokulara acemi
şarkısız kadınlara abandığımı
unutmadım göğünde kanımın nasıl alazlandığını
dökülmesinler diye yaprakları
ağaçlarında nöbetçi kaldığımı...
ey şehir,
sende kaldı hemşehrilerin
anılarda giderek küllenen kederlerim
sende tedirgin sevinçlerim, hazin yenilgilerim
dağlarda kartalların kanat şakırtıları
uyur mu koynunda hâlâ eski sevgililerim?
yaralı yatağım beni
kal öyle... içinde kalelerin
kal! evlerin ışıkları yanıp sönsün, yanıp sönsün
karpuzlar çatırdasın avlularında
külhanbeyler, kahpeler üşüşsün bulvarlarına
ellere ne şehir benim, düş benim
gündüzlerinin göğünde güzercinlerim
buruk bir sızıdır hâlâ içinde kederlerim...
ey şehir,
yaralı yatağım benim
birazdan akşam olacak
Karacağ'dan kalkan kuşlar saçlarına konacak
unutmadım, unutma ben yine yılmaz'ımdır
çok yorulmuşsundur, yanılmışımdır, yılmamışımdır
nafile karıştırma saçlarını bitmiş, kalmamışımdır
e y ş e h i r, k a l m am ı ş ı m d ı r!
(Mayıs 2000, Saray Kapalı Cezaevi)