kuşatılmışlığa kar yağıyordu
toprağın mayınlı şakağı ürkek
ve sabahın yeni renginde bir asker
cizre yolunda güneşe bakıyordu
herkes bir dünya konuşurken dilinin yordamıyla
en önce aşklar bitiyordu cizre yolunda
sonra sigara paketleri ve sofralar
sonra mevsimler
çocuklar ergenliğe bitiyordu
kar beyaz, bembeyazdı morarmanın dilini bilmiyordu
cizre'de havalar o gün ayazdı
neredeydi o alabalık sürüleri, turna katarı
nerede bulurduk çılgınlıklarla yonttuğumuz
ve karlar gibi eriyip yiten baharı
& cizre yolunda güneşe bakan asker sesini nerede bulur? &
özlemler biraz kalsın, bırak
bırak her özlem önüne bir yol bulur
sen de o fısıltıya savrulma asker
cizre ellerimize
hayat düşlerimize yeter...