İnsan Gözü
Devrin bir zamanında,
Bir adam yürürken yolda,
Bir cisime rasladı;
Ufak mı, ufaktı;
Parlak mı, parlaktı;
Belki yakut, belki elmastı,
Koştu hemen kuyumcuya,
Bir bak buna,
Bir tart dedi.
Kuyumcu evirdi çevirdi,
Ne olduğunu anlayamadı,
Attı terazinin kefesine,
Gramlarla tarttı
Cisim ağır geldi;
Kilogramları koydu,
Yine cisim ağır geldi;
Kalktı gittiler bir değirmene,
Tarttılar Ton birimiyle,
Yine cisim ağır geldi.
Döndüler tekrar kuyumcu dükkanına,
Kuyumcu tekrar attı terazisinin kefesine,
Dışarı çıkıp bir avuç toprak aldı;
Attı diğer kefesine,
Toprak cismi tarttı;
Adam heyacanla sordu:
_Çok para eder mi?
_Beş para etmez..
_Bu nedir ki?
_İnsan gözü,
Adam uzun süre hareketsiz kaldı;
Kuyumcuya hikmetini sordu.
Kuyumcu başladı anlatmaya:
_İnsan gözü doyumsuzdur;
Onu bir tek toprak tartar;
Doymak bilmez, Hiçbir zaman,
Dünyayı alsa, evreni ister!
Bir avuç toprakta her şey biter.