Adam oğluna:
_Sen adam olamasın,
Acırım ben kendi halime,
Üzülürüm, seni yetiştiremediğime.
Oğlu her defasında;
Ders almazdı yaptığı hatalardan,
Babasına dönerek:
_Göreceksin ben adam olacağım;
Sense söylediğinden utanacaksın...
_İnşallah evladım, inşallah...
Adam okuttu oğlunu,
Gönderdi üniversteye,
Gidiş o gidi, oğlu,
Dönmedi bir daha geriye....
Adam uzun süre aradı oğlunu,
Raslayamadı bir türlü izine,
Evlat acısıyla yandı;
Uzun yıllar ağladı;
Unutamadı, onu bir türlü,
Suçladı hep kendini....
Derken zaman gelip geçti;
Yıllar birbirini kovaladı;
Bir gün adamın kapısına polisler dayandı;
Apar topar adamı kelepçelediler,
Götürdüler savcının odasına,
Savcı pişkin mi, pişkin,
Ağzı varacak kulaklarına,
Gür bir sesle adama seslendi:
_Tanıdın mı beni?
Adam ihtiyardı;
Gözleri zor seçiyordu, insanları,
İzin isteyip, taktı gözlükleri,
Uzun süre savcıya baktı baktı....
Birden başladı ağlamaya.
_Korkma sana bir şey yapacak değilim.
_Ben senin haline ağlıyorum;
Adam olamadın; ben buna yanıyorum.
_Ne demek adam olamadın?
Koskocaman savcıyım ben , savcı...
Babasın diye suçunu bağışlıyorum.
_Savcı olmak başka şey, adam olmak başka;
Eğer adam olsaydın,
Babanın ellerini bağlatarak, ayağına çağırtmazdın;
Evlat acısıyla yıllarca beni yakmazdın;
Hadi diyelim ki bir şey ıspatlamaktı gayen,
Gelirdin evimize, öperdin elimi,
Böylece alırdın gönlümü....
Şimdi ben sana, adam oldun desem,
Başta kendimi, sonra seni aldatırım.
Kusura bakma, sen adam olamadın.
Bu kafaylada olamasın!
Oğlu bu kez hatasını anladı;
İş işten geçti; neye yaradı?