Saat gecenin biri;
ölüyüm ışıkta, karanlıkta diri.
Bir köşesinde ben masanın
...bir köşesinde ölüm meleği.
Ayı bir kandil gibi ortamıza asıyorum...
"Sukut" diyor melek "nurdan bir sestir".
Duyulmaz bir lisanın kalbinden gelir.
Ölüler birbirine hep bu lisan ile seslenir.
Suları titreten bu sesi dinliyorum...
Saat gecenin ikisi;
çıkıyor duvardan zamanın çivisi.
Akrep ve yelkovan hayatın hileli döngüsü.
Bu girdabın içinde kendimi boğuyorum...
"Korku" diyor melek "bir derya içinizde".
Yüzmez ölüler o kan ve irin denizinde.
Tüm korkulardan arınmanın sırrı da bizde.
Bu sırrın visaliyle ürperiyorum...
Saat gecenin üçü;
Kara bulutlar fezanın karanlık hörgücü.
"Başlayan yağmur" diyor melek, "arza meleklerin göçü".
Bu semavi sularda ıslanmak istiyorum...
"Sorular" diyor melek "aklın alevden kırbacı".
Fikir ve his beşerde kesiksiz sancı.
Cevaplar ölülerde, ölülerde her sadrın ilacı.
Bir cüzzam gibi gezdirdiğim cesedime bakıyorum...
Saat gecenin dördü;
"ölüler" diyor melek "toprağa döndü".
Cesedim gözlerinde ruhunu gördü.
Bakamam artık, aynalardan korkuyorum...
"Göz" diyor melek "puslu mercek".
Varlıktan azade, yokluk da saklı, gerçek.
Bugün yaşayanlar öldüğünde görecek.
Kalkıyor perdeler ve neler görüyorum...
Saat sabahın beşi;
sancısı biten gece doğurmakta güneşi.
"Cehennem" diyor melek "vicdanların ateşi".
Bir günahıma bin defa dünyada yanıyorum...
"Haydi" diyor melek "vakit yaklaşıyor".
Korkma ölülerde yaşıyor.
Ne zaman sarıyor onları ne mekân kuşatıyor.
Takılmış giderken peşine kendimi buluyorum...
Saat sabahın altısı;
gitmek de gecenin karanlık atlısı.
Vehimler bırakıyor zihnime kan pıhtısı.
Her sorunun cevabı olan hakikati arıyorum...
İstersen "gel" diyor melek,
…"yok dersen kal bir müddet daha".
Bilinmez kim kalır gecede, kim çıkar sabaha.
Kavuşuruz bir gün nasılsa dualar gibi Allah'a.
Geldiğim gibi üryan, nihayetsiz bir yolculuğa çıkıyorum...