Rüya ki nebiyi miraca taşıyan burak.
Sımsıkı yakaladı beni kollarımdan.
"Yokluğu al" dedi yanına "varlığı dünyada bırak".
Geçiş yok başka türlü bu kıldan ince kapıdan...
Alem-i rüya kat kat, hepsinde ayrı boyut.
Bir meyve sunuyor bana şeffaf "haydi yut".
Yapış boşluğa, bir dizgin gibi onu elinde tut.
Azad vakti zamandan ve kopuş mekândan...
Birinci kat;
Alemler akıyor alemlerin içinden.
Ve geçiyor her biri bir iğne deliğinden.
Milyarlarca güneş, trilyonlar aşan gezegen.
Nasıl var olmuş anladım bir toz bulutundan...
İkinci kat;
Uzanıyor bir merdiven önümde uçsuz bucaksız semaya.
Her basamakta bir gök aşar gibi başlıyorum koşmaya.
Varmak üzere iken varılmaz denen son noktaya.
Yıkılıyor merdiven düşünce üzerine tüy,
...bir kuşun kanadından...
Üçüncü kat;
Güneşe uzanırcasına semaya kalkmış eller.
Dua, ağından ince örümceğin, fezada gümüş bir nakış işler.
Işıktan ve sesten öte belirişler.
Her günah mesul kendi tövbe-i istiğfarından.
Dördüncü kat;
Kendimi kürek kemiğimle, toprağı eşelerken buluyorum.
İndikçe derinlere, yüzümde bir ölünün soluğunu duyuyorum.
Maddenin üstünde bir maden arıyorum.
Küf tutmuş kemiklere can verecek yeni baştan...
Beşinci kat;
Karanlık gıcırdıyor tahtalarında,
...ahşap bir konağın önünde duruyorum.
Camlarında çığlık atan suretler görüyorum.
Açılıyor kanatlı kapı,
...cisimsiz varlıkların düğününe giriyorum.
Kayıyor parmaklarım bir hayaletin beyaz çarşafından...
Altıncı kat;
Yürüyor dağlar üzerine okyanusların.
Sönüyor yıldızlar, kopuyor ipi fezadan ayın.
Ölü fışkırtıyor toprak, her kelle bir mayın.
Afetler silsilesi patlayarak geliyor kıyamet ufkundan...
Yedinci kat;
Uykuda yaşayanlar, yalnız ölüler uyanık.
Feryatlar ayyukta, göz yaşlı ve bağırlar yanık.
Benmişim o dehşetli güne tek canlı tanık.
Anne kaçıyor özbeöz yavrusundan...
Sona erdi alem-i rüyada böylece serüvenim.
İster gerçek bil dedi gördüklerini istersen vehim.
Ürküttü çarpıntısı bahçedeki baykuşu, kalbimin.
Bir kutlu ses ile doğruldum yatağımdan...