(Türkçe öğretmenim Vahdet Göç'e)
kutsal makamın kahpe şeytanlığına
sarılırsın hani,
başkalarına görüldüğü gibi bilemediğin
ağzını bıçak açmaz,
düşünceler sana mahsus
sessizliğin bozulmaz
çeneler aşar beyinleri,
yollarında pembe güller
umut saçar dikenleri
tuzakların dansı zamana ertelenir,
ferahtır hani yüreğin...
hain gözlerin dansı Hocam -
senin bildiğin,
sevdiğin müzik eşliğinde hani
çok özlediğin,
rehavetin kollarında dostça sevildiğin,
gençliğin halkaları boynunda
zincir gibi, gönüllü taşıdığın.
tartılar huzurun ölçüsü olur ya
kendi yüreğinde,
işte o yüreğin delindi başka kafalarda
dikenli güller, yalnız senin hesabına
sevemediğim,
hep asılı yakamda
hala söylemek istemediğim.
Nazım'ı hani hiç duymadığım Hocam,
çocukça sevdim okul yıllarımda
seninle birlikte,
kalbimin köşesinde hala var yeri,
titrek ve sahici sesinin telleri
şiirlerde gizli
sen okudukça anlam verdiğim
minicik bedenlerde özlemin
türküsü, neşesi
Sabahattin'in* sınırda
vurulduğu endişesi...
unutamadığım.
gizli savaşın nameleri
okul saatlerinde sevdiğin
ozanın şarkıları gecelerin koynunda,
her yudum nefesi özlediğin
yasak kulvarlarda senden uzak
huzurlar yüreğinde tuzak.
bileğinin gücü,
geceleri okuduğun kitaplarda izleri
gözlerden uzak,
kömür çuvallarında umut tacirleri
yaz ve kış, her mevsim
satırları gizlediğin, ateşe verdiğin
yıllarca süründüğün açık kapılı
yasaklı mekanda
sen hiç yaşayamadın ki Hocam -
başkalarında !..