O dost bilir;
büyük oynadık biz,
fikirlerin zirvesindeki güreşte...
ardımızdan çıkacak yazdıklarımız
dengini, rengini, cengini soluduğumuz memleketin
edebiyat güneşindeki o aşina zirve yere!
Bir zamana sığmayacak belki
o sedef işlemeli elmas cümleler...
neye yarar?
biz görmedikten sonra diye düşünmedik
kalem, yenilgiyi tatsada ucundaki kırılışta...
bizim fikirlerimiz tuş olmadı cehâlete
toprağa kazıdık tırnaklarımızla yüreğimizi!
Olsun!
Biz yokluk hikmetinde yatsak ta
onlar, hoşluk nimetinde kulaç atacaklar
canlı yürek alkışları seslerinde...
bulutların hüzünleri çiselerken, yaprakta!
Hani birde var ya;
inanmayana masal, inanana yasal,
bir hayâli reekarnasyon meselesi
başka nedende, aynı can ile bir başka beden eşgâli...
bilinmezliğin içinde, bir çözülmezlik işgâli!
Savunmadık doğruluğunu...
inanan gitsin, inancındaki doğru yolunu!
Kimbilir?
belki bir saygı duruşu durur bir gün
aynı can, tanımadığı kendi bedenine...
kaçmalığın, açmalığındaki süreklerde!
Kimbilir?
halâ kaç beden vardır, o derinliklerin içinde...
bana bir yerden aşina amma
deyipte dalan, o sedef işlemeli fikirlerin içine
ama bu memleket aşkında,
ama başka memleket, aşkındaki yüreklerde!