filiz tutan sarmaşıklar
gizlemişti sırrını çocukluk yüzünde
ilk göz ağrısı, yeşildi ilkbahar
arda kalan mevsimleri
kovuyorken mertliğiyle,
güçlü kayıtsızlığı
tünemişti benliğinde
anlamsız ve ciddi bir sebep,
suluyordu hala amaçsız bahçesini
kokusuna toprağın
kenetlenerek.
serindi uykuları tatlı sert
yakıyordu rüyaları
yüreğinde yarattığı
destanlardan ibaret
her sabahın doğuşunda
deliyordu dağları
takılmadan ağlarına
ne rüzgardan umduğu bereket,
ne de hayattan nefret.
karanfili, kırmızı gülü taşıyandı
ve kırmızı ne varsa
yüreğinin köşesinde
sararmazdı yeşilliği yaprakların
mevsim yağmurlarının altında.
bir ölümsüzlük anıtı olmalıydı
efkarını gizlediği,
bir ölümsüzlük anıtında
durgun bir ırmak,
akıyordu oysa köpürerek
denize doğru
özgür bir limana saplanarak!