Yaşım neydi ki anne
Dağ eteğinde biten yetim bir çiçeğe sıkar gibi
Sıktılar kurşunları üzerime
Şöyle aralayıp gözümü
Son kez bakmak istedim dünyanın rengine
Bakamadım
Kan kırmızısını bulaştırdılar yüzüme
Kısık bir isyan türküsü doladım dilime o an
Paslı bir bıçak kesti çığlığımı haykıramadım
Bu gurbet hali, bu yoklukta ölümle tanış çıktım
Kurşun kokusuyla toprağa düşmekmiş alın yazım
Nasıl zor nasıl
Taşıması ne zor oluyor anne
Hain bir namlunun ucundan üzerime savrulan ölümü
Gece bile değildi anne
Gündüz gözüyle cana değdi ölüm
O vakit susturdum türkümü
Aklımda yüzün oğlum
Ve sana emanet ettiğim körpe gülüm
Ömrünün baharında bırakıp geldim onu
Oysa ne umutla yolcu etmişti beni
Kolay değildi
Döneceğim günü sayıklıyordu geceleri
Bana aslan bir evlat büyütecekti
Daha adımı ezberletecekti
Yüzüne bir kere bile bakamadığım oğluma
Daha baba diyecekti küçüğüm
Ölüm ne çabuk yapıştı canıma
Gece bile değildi anne
Gündüz gözüyle kıydılar oğluna
Ah
Gelebilseydim şimdi sana
Son kez göğsünün kokusunu sürebilseydim yüzüme
Ne mümkün dönmek artık anne
Neylersin
Namlunun ucunda oyalanmıyor ölüm
Cana düşüyor hiç beklemediğin anda
Ne çok beklerdim güneşli baharları oysa
Sağ salim ocağıma varacağım bir şafağım vardı benim de
Neden yetişmedi imdadıma
Yaşım neydi ki anne
Dağ eteğinde biten yetim bir çiçeğe sıkar gibi
Sıktılar kurşunları üzerime
Bedenime mezar oldu Aktütün
Damla damla aktı candan
Emzirdiğin ak sütün
Kan kokulu bir pusuda ruhumu teslim eyledim
Gidişim sevgimdendi
Seni oğlumu körpe gülümü nasıl sevdiysem
Vatanımı da öyle sevdim
Ne olur üzülme dik dursun yüreğin
Bil ki toprağın altında da seninledir
Toprağa verdiğin şehidin
Sen üzülme anne
Varsın bir başka bahara kalsın tebessümün
Duana katık eyle beni
Ve bir dağ çiçeği sür yüzümü süremediğim göğsüne
Bakarsın mevsim değişir
Bizden gayrı canların toprak olmadığı
Bir vatan, bir dünya yeşerir göğsünde
Nolur hep sağ kalsın umudun
Ne olur umudunu yitirme
Toprağa karışsa da bedenim
Toprağım bana
Oğlum körpe gülüm sana emanet