Elimi sıkan en sağlam delikanlıydı
Ve bense bir çocuk…
Daha okul yılları,
Benden birkaç sene geriden gelmişti dünyaya
Ve benimle yaşıt
Daha büyük belki…
Elini tutarken, en sağlam eli sıkardım ben
Ve en sıkı dostluğu onun gözlerinde okurdum…
Daha yirmi birinde bir delikanlı
O biçim sağlam ve o biçim direngen yüreği
Dedim ya elini sıktığım en sıkı delikanlıydı o…
Tam on yıl oldu görmeyeli
Hiç sarhoş olmamıştı ve hiç aşka bulaştırmamıştı tenini
Bildiğim en yüreği elinde delikanlıydı o
Benden birkaç sene geç gelmiş dünyaya
Bilsen yüreği ne kadar çocuk
Gözleri ne kadar acı yüklü
Ve elleri ne kadar sıcaktı?
Sanki yüreğine sarılırdı,
Ellerini kavradığı vakit…
Gözleri çocuk,
Elleri sıcak,
Ve sanki yüreğine sarılacak…
Dedim ya,
Tanıdığım en çocuk delikanlıydı!
Hiç aklımdan gitmedi onun o gözleri
Ve ellerini sıkarken gördüğüm o yüreği…
Çok sonraları öğrendim
Yangınlardan ve yıkıntılardan geçmiş meğer
Yüreğinin delikanlı abisini yitirmiş en direngen dağlarda
Yakılan hanelerin ateşlerinden sağ kalan yananlardanmış!
Tam on yıl doldu görmeyeli…
Ve ellerimden yüreğine yol bulmayalı
O ne deli bir yürekti öyle
En deli yürekli çocuk…
Ve en kara gözlüsü çocukların…
Ne yalana
Ne hileye el sürmüştü!
Ve gözlerinde kara yangınlardan başka iz bırakmamıştı
Ve bir yanı hep dağlara hasret bir yudum sevda gibi…
Girdimi kavgaya en önden girer
Bakışları bir şâhân
Bütün acılarını gözlerinden bağırırdı sanki
Yangınlardan yanarak kurtulan çocuk
Hangi kavgadan korkardı ki?
Bütün acıları tatmış meğer
Ben çok sonradan öğrendim
Yanarak pişmiş,
Ve yakılan hanelerden ölerek dirilmiş
Üstelik gözleri dağlarda
Ve yüreği, en delikanlı abisine hasret…
Kinini avuçlarının arasında taşırdı sanki
Elini sıkarken senin,
Yüreğinin acısını taşırdı senin yüreğine
Ve kör gözlerine…
Çocuk!
Tam bir adam,
O kadar çocuk…
Yangınlardan kurtulanlar kadar yanmış
Onun gözlerindeki ateş; beyninden yüreğine işler senin
Elleri o kadar sıcak ve dertliydi ki…
Tutsan,
Seni ellerinden yüreğine sarar
Ve kanının ne kadar sıcak olduğunu onun ellerini sıkarken görürdün,
Öyle deli, öyle yürekten sarardı seni…
Daha okul yılları
Sonra kayboldu gözden
Ve birden
Ve kimseler görmeden…
Aradan zamanlar, kahırlar aktı
Göremedim…
Kimi dostlar evlenmiş, işinde gücünde
Kimisi karışmış çocukların ve dertlerin içine
Ve benim oğlum kocaman…
Tam on yıl oldu görmeyeli
O dostun elini sıkmayalı
Ve gözlerinden yüreğine bakmayalı
Yıllar boyu aradım ve düşledim o adam kadar çocuğu
Dostlardan öğrendim sonra;
Neden elimi o kadar sıkı, sağlam ve dostça sıktığını…
Abisini bir gedikte vurmuşlar ve yanarken haneleri
O, ateşten yanarak çıkmış
Ve pişerek
Elleri hiç değmemiş sevdanın ellerine
Ve gözlerindeki bakışlar ne yalana ne hileye ne de aşka bulaşmış
Kocaman, çocuk o adam
Dağlara bağlamış yüreğini…
Ve kinini ve öfkesini elleriyle taşırmış yüreklere…
Elleri bir mavzer,
Hanesi yakılmış
En canım delikanlı abisini dağlara saklamış…
Adam kadar çocuk birini yazıyorum şimdi
Aklımı zorlayan en büyük efsaneyi
Bir dostu yazıyorum
Bir yok oluşu...
Nasıl zor bir yazmak ne kadar yürek işi...
Belki yüreğim hiç bu kadar darda kalmamıştı
Ve ellerim hiç bu kadar dostça ve yürekten sıkılmamıştı...
Ateşlerden yanarak çıkagelmiş adamı yazıyorum ben
Ve daha adam kadar yaş alamadan birini!
Ne kadar zor bir iş ve ne kadar yürek işi...
Dedim ya, beni ellerimden yüreğine taşıyan o çocuğu yazıyorum
Ne kadar zor bir iş…
Ve o çocuk adam dağlardan inmiş şehre
Elinde bir mavzer ve gözlerinde yanmış kaderi
Bir intihara sürüklemiş bedenini…
Ve dostlara ilk defa yalan söylemiş,
Yollarına eş olmamış dostların,
Birazdan dönecekmiş…
Kadim dağların bağrından süzülerek
Tek başına ve çıplak,
Öldürerek öldürmüş kendisini…
O çocuk adamın öldüğünü,
Onu ararken duydum
Demiştim ya, tam on yıl oldu
Ve
Bana bıraktığı o sımsıkı sıcak ellerini
O öldükten sonra kaybettim…
Ve onun adı hâlâ İskan…