Gün batımı dedim adına,
Dağ taş reyhan kokusu.
Beni güzel hatırla,
Kına yakmış dağlar başına,
Her adımım bir hasret Türküsü.
Kim ne derse desin, bana ne!
Dilden çıkan kadar,
isabet etmez mermi.
Emsede döşün,
Gözlerimden süzülen kanı,
Gel sarıl,son kez sımsıkı.
Beyaz gömleğinde ki benden değil
Kırmızı bir ruj lekesi..
Sür gözlerimin sürgüsünü,
Ezberimde zaten baharlar, yazlar,
Akıt kulaklarıma erimiş demiri ,
Dilimde zaten kemanlar, sazlar .
Keşmekeş zamanlarımın,
Kara gözlü şahidi.
Aşk diye dibi delik bir heybeye,
Doldurdum da doldurdum ,
Yüreğimde biten her şeyi .
Tek yaprakken daha yoldum umudu
Şimdi yüreğim çorak bir tarla gibi.
Geceleri seçen yıldızlar,
Seherde uyanan kuşlar,
Gelincik tomurcuklarından yapılan kızlar,
Beyaz yüzlü papatyalar,
Asmalı çardak,
Elma ağacında ki çatlat,
Ipleri kopmuş hamak,
Hepinizde,
Kırmızı rujlu dolgun birer dudak,
Siz mi öptünüz yoksa boynundan?
Benden önce,
Ölümü mü göze alarak.
Apansız uyanmak var ya,
En derin yerindeyken uykunun,
Eylül'ün yanakları al al,
Bak diyorum bak gözlerime !
Ne ruj nede, düş lekesi bu ,
Utanacak ne var.
Soyundu dallar,
Esti rüzgarlar,
Pencereme yığıldı, renkli yapraklar.
Üşüdüm iliklerime kadar
Düşlerimde sarılacağım,
Bu kez beyaz gömleğini çıkar.
Eylül'de can,
Gözlerimde düş,
Gömleğinde ruj lekesi
yağsın yağmurlar yıkasın bizi ..