Ben öldükten sonra
Üç kuruş için
Müteahhide verirler vermesine de bu evi,
Benim derdim,
Sana da kıyarlar mı?
Hani çiçeğin yalnız çiçekçi dükkanında görüleceği günlerde…
Hani gönüllerden iyice uzaklaştığında kırlar…
Yoksa projeye uyar da,
Betonun ortasında senin için
Kare şeklinde bir delik mi bırakırlar?
Ah güzelim!
Dayanabilir misin hücre hapsine?
Yaşayabilir misin işitmeden
kuşun, yaprağın, suyun sesini?
Ya unutamazsan ıhlamuru, iğdeyi, sarı gülü,
şebboyu, lâtin çiçeklerini,
hele o gölgende sakladığın kır menekşesini?
Akasyalarla söğütün de yok şansı.
O gün gelince
gider kuşlar,
yeşil gider,
biter râyihanın dansı.
İş dönüşü akşam üstleri
yalınayak üstünde dolaştığım
çimler sökülür,
bordo gülümün yerini
birilerinin oturma odası alır.
Seninle ikimizden geriye
derin bir nefes gibi,
dostluk kalır.
(Temmuz 2000)