Soğuk bir kış sabahı
Uyandı;
Uçsuz bucaksız kırların ayazında
Atını dörtnala sürüyordu
Özgürlüğe.
Ardında geçmişi
Önünde
Bembeyaz örtüyle örtülü
Gizemli bir bahar
Uzanıyordu.
Zamanın gölgesinden
Dört nala geçti
Ufuklar dan yansıyan
Bir toz zerresi kadar kalmış
Güneşe gidiyordu.
Atının ayaklarında dağılan
Kar taneleri
Toz halinde
Serpiliyordu havaya.
Her adımda
Daha güçlü
Daha hırslı basıyordu yere
Sonra tepelerden
Tepelere atlayacak kadar
Güçlendi ve uzadı ayakları
Uçuyordu güneşe.
Bir yamaç da durdurdu atını
Tere belenmiş bedeninden
Buharlar çıkıyordu
Gözleri neredeyse
Terinin tuzunda erimişdi
Ve güneş çok uzaktı.
Siper edip atını ayaza
Uyudu.
Sonsuz düşlere daldı
Zaman aktı aktı
Yüzyıllar sonra uyandı
Atının kemiklerini gördü
Ulu bir çınarın dibindeydi
Güneşin berrak bir bahara
Doğduğu
Yemyeşil çimenler içinde
Kendini buldu.
Zamanın sarkacında
Güneş bir sabaha
Bir akaşama sarkıyordu
Ve güneş çok uzaktaydı.