Gözlerindeki yaş,
Hiç kurumadı.
Ve gözlerinin mavisinde çalkalanırken,
Ayrılığın hırçın dalgaları.
Boşalırdı damla damla gözlerinden,
Sevginin berrak damlaları.
Ey soluk soluğa yaşayan,
Delikanlı dedem.
Umarsız bir bahara dadanan,
Kelebek misali,
Nasılda uçardın,
Kınalı kayaların üzerinden.
Çift kayaları öksüzdür şimdi,
Ardahan ovasının.
Şosede çocuklar mahsun,
Bulutlar darmadağınık.
Ufkunda kıpkızıl iki gözden,
Kan damlar Ardahan ovasına.
Figanlar içinde darmadağın kayalar,
Kayaların en büyüğü göçmüş,
Un ufak olupkarışmış,
Mavi mavi akan zamana.
Kura Nehri bulanmış,
Masmavi gözleri Kurada kalmış.
Şosede çocuklar mahsun,
Ardahan ovasın da,
Kararmış çift kayalar.
Ve ırgatların ıslık seslerini,
Ağıda dönmüş.
.
Bir çoban kavalın da takılmış,
Bitmeyen sevdası.
Ve sesi,
Çift kayalardan yankılanıp,
Son kez yayılmış ovaya.
Yüreğine;
İki sevdayı sığdırmış,
Yaralı bir yiğitti o.
Öyle içten dürüst sevmiş,
Küfretmiş.
Devirmiş kaderi de,
Çıkmış kara kuyulardan.
Yaşamayı çok sevmiş,
Mavi mavi bakmış.
Sakallarında zamanı eritmiş.
Demli bir çay buğusunda,
Ömür tüketmiş dedem.
Meşelerden tomruk,
Dağlardan sal taşımış.
Yetimlerin babası dedem.
Berrak hafızasından güzellikler yansıyan,
İzlerinde yuvalar kurulan,
Bir devdi dedem.
O çok sevdiği cana,
Hedosuna aktı dedem.
Diplerdeki huzura,
O amansız sona ulaştı.
Bilmezler ki o bir kayadır,
Ufalansa bile yaşayan,
Yaşam saçan bir vahadır.