Göçmenlerin taşıdığı
O sonsuz kaos...
Dik yürüseler bile
Gözlerinde yıkık kaleler saklarlar.
Adları değişik
Tenleri farklı olsada
Göçmenlerin sırtındadır şehirler
Ve en güzeli dillerin
En özlem duyulanı şarkıların.
Bende bir göçmenim
Anlaşılmaktan çok
Anlamaya çalışan.
Uyum kurslarında törpülenen
Kanatları her gün
Biraz daha yonulan
Göçmen bir kuş.
Avrupa denilen
Bu sömürge krallığında
Aparatif olarak iş anlaşmalarının
Dostluk gunlerinin kokteyllerinde
Kırmızı şaraba sokulup yenilen
Cıtır,acı,ekşi
Yahut tatlı bir göçmenim.
Göçmenlik istekli yada isteksiz
Basit bir yolculuk değildir.
Varolmanın dayanılmaz
Sarhoşluğuna kapılıp
Sınırları aşan bir cesaret
Ve sonrası anlaşılamamanın sarsıntısı.
Dönme duygusunun amansız çekiminde
Tükenen yıllar
Ve geçmişin özlemiyle devrilen bugünlerde
Fabrikaya kaptırılan
Bir ömürdur göçcmenlik.
Göçmenlerin sırtındadır dağlar
Her an aşılması gereken
Ve gittikçe büyüyen heybetleriyle
Sevdiklerini saklayan yollar.
Unutmak unutulmak
Göçmenin en büyük korkusu
Gecmişi küçücük bir köyde olsa
O asla kabul etmeyecek
Bugünün devasa şehirlerini
Bir kere çocukluğunun adımlarıyla
Aşmıştır tozlu koy yollarını.