uzaktan gelen bir neyin
tiz titrek sesi süzülürken havada
ne i-düğü belirsiz bir gecenin peydahladığı
korku tohumları serpiliverdi sokağa
tüm şehir
derin bir uykuda
havada ay tutulması alametleri
kendi mahremiyetinin tapınağında diz bir çökmüş adam
büyük mumlar gibi dizilmiş düşüncelerinin ışığında
ruhunda büyük yırtıklar açan
onu dikmeyi de bilmelidir
diye yazıyordu billur kağıtlara
kelimeler bir biri ardı sıra
bir yılan gibi kıvrılarak aktılar gölgesine ışığın
ve ağzı salyalı şer köpekleri gibi dizildiler karşısına
kendinden emin
ama acı bir tebessümle gülümsedi adam
bir çift kristal damla
gözlerinden yol buldu yüreğine
kesif bir yasemin kokusu kapladı odayı
ve altın ışıktan
tül kanatlı bir melek
savurdu şeytanın erlerini semaya
şimdi
ruhunu yamama vaktidir ey adam
haydi durma
yama
ya ma... ya ma