barın kuytusuna sığınmış bir adam
bir tane daha diye işaret ederken garsona
yarım kadeh rakıyı bir kerede dikti kafasına
çıkarıp iç cebinden karalama defterini
ve büyük oğlunun
öyle şeyler yaz ki baba
silmeye gerek kalmasın bir daha diyerek verdiği
yanından hiç ayırmadığı
can yoldaşı
kurşunkalemini
önce günün tarihini düştü
bu gün
evet tam bu gün
ağlamaya tövbe ettiği günün
dördüncü senesiydi
daha dün gibi hatırlarım diyerek
karalamaya başladı satırları
en küçüğü farkında değildi hiçbir şeyin
o hala bir oyun oynanıyor zannediyordu
ortanca ise tam olarak ne olduğunu kavrayamamış
gözleri dolu, dolu bakıyor
ama soramıyordu
beklide duymaktan korkuyordu
en büyükse her şeyin farkındaydı
sıkı, sıkı bastırdığı avuçlarını
ayırmadan gözlerinden
ısırarak dudaklarını
isyan edercesine
güle güle diyebildi.
vakit gelmişti işte
dönüp son kez
son kez bakmak
hatta bir kez daha kucaklayıp
hoşça kalın oğullarım
umutlarım,
yarınlarım demek istedim olmadı.
gözlerimden süzülenleri görsünler istemedim
sözcükler düğümlendi boğazıma
adımlarım kitlendi
her şey sislendi
canımı bırakıp orda
ceset bedenimi sürükleyerek
onlarca yolcunun şaşkın bakışları arasında
beni uçağa götürecek otobüse yöneldim
tam binecektim ki ardımdan
büyük oğlum
hıçkırarak seslendi
hani
hani erkekler ağlamazdı baba
yalan söyledin işte
hani ayrılıklar, son olmazdı
bu gidişin dönüşü de olacaktı baba
yada biz gelip kavuşacaktık sana
hani erkekler ağlamazdı ya
neden yalan söyledin baba
şimdi sen saklayarak gözyaşlarını
ve bizi böyle burada
ardında koca bir yalan bırakarak
gidiyorsun ya
sakın ağlama
unutma sen söyledin
erkekler ağlamaz baba
yıllar geçti
ve ben gözyaşlarımı
yalancı gülüşlerin ardına saklıyorum hala
ayrılıklar bir son değil
sevinçli kavuşmalar için bir neden
bir neden diye avunuyor
ben gidemesem de
onlar gelecekler bir gün
biliyorum
ve bunun için yaşıyorum diye
noktalarken son satırlarını
hesabı uzatan garsonla
göz göze geldi adam
içtiklerini hatırlamıyordu
ama bar çoktan kapanmıştı
cebinden çıkardığı bir avuç parayı
bırakıp tezgahın üstüne
doğruldu yerinden
kaldırıp paltosunun yakalarını
takıp yüzüne yalancı gülüş maskesini
yalpalayarak gecenin karanlığına karıştı
ağlamıyordu işte
söz vermişti
ağlamıyordu
gözlerinden akan
yağan yağmur tanelerinden başkası değildi
ağlamıyordu
çünkü erkekler ağlamazdı
öyle demişti canlarına
ve babalar yalan söylemezdi.
ağlamıyordu
gözlerinden akan yağan yağmur tanelerinden başkası değildi..!