çocukluğumdan kalan
ödünç gülümsemeyi bırakıp bir kenara
bir iki satır karaladım benden sonrakilere
herşeyi anlatmak mümkün değilsede,
meçhul birşeyler kalmamalı pek geriye...
'nerden başlayacağımı
ve
neyi anlatacağımı bilmiyorum' diyerek karaladığım satırlara
bir kenara iliştirdiğim şu notu düştüm sonra;
'aklıma düştüğünde yüzümdeki tebessüm
yanlızlığımdan yansıyan alev alev öfke
sensizliğe olan bunca tavır,
bir gün olabilme ihtimaline gösterdiğim onca sabır
yokluğunun yüklediği bana nihayetsiz kahır
hep senin yüzünden değilmi
ey can''
oysa,
hala kimi sevdiğimi
ve kimi özlediğimi bilmeden,
her gece bu sıkıntıyı ateşe veriyor
ve alevlerin leşini
kucaklamış olarak uyanıyorum
' O ' na dair bir şeyler var benliğim de
ama ben o'nu tanımıyorum...
yinede kendime yabancı olduğum kadar
yabancı değil ' o ' bana...
üstelik gece yarıları duyduğum
nerden geldiği belirsiz
kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı olarak
beni çağıran sesi hep kulaklarım da.
bir meçhulun güncesinden diye başlamıştım karalamaya
bir delinin sanrılarına dönüşmeden noktalamalıyım belki de...
oysa yazacak okadar cok sey varki daha'.
belki sonraya'..