Işıl'a
Buradayım, sana bakıyorum
Omuzumda yağmurun silktiği tozlar
Oysa henüz ne nisan ne de sonbahar
Yalnızca suyun gizli duvarı
Yani bir ırmak gibi akmaktasın
Ben seni izliyorum, gölgeni
Güneşin yağmura vuran gölgesini
Fildişinden bir taş gibi öpüyorum seni
Yani seni diyorum öpmek akıp giden suyu
Suda oynayan ışığı
Işığı ışıkla dolduran aşkı, adını
Gömüyorum sessiz çığlıklara, suya, uçurumlara
Sen avuçlarından gizli kuşlar geçiren
Bilmez misin ki bulut
Bir balık sürüsüdür o göksel denizde
Ben seni izliyorum nicedir daldırıp ellerimi
O bulutların arasından çekip çıkarmak için seni
Sen altın yada güneş ışığı bir bıçakla kalbimi oyuyorsun
Oyulmuş iskeletimden karanlık bir rüzgâr gibi geçiyorsun
Bir ırmak gibi geçiyorsun zaten hiç durmadan
Zaten hiç durmadın ki, nereye gittiysen
Bir güvercin uçuşuyla oraya dek izledim seni
Yeşeren okyanusların, köpüren dalgaların içinden
Diyorum ki köpüğü sudan ayırmak ya da akşamı
Rüzgârın yitik belleğiyle uçarken ben
Bir kayayı çekip çıkarmak ırmağın derisinden
İşte öyle seviyorum seni, bir taş
Nasıl sonsuzca düşerse
Sonsuzluktan bir sonraki uçurumlara