AĞLASIN FUZÛLÎ
Gül eskir, doğu çıbanına dönüşür her şey
unutulur eski serüvenler, kurtlar kentleri basar
gözyaşı dağları basar ve öldürülür başkaldıranlar
karanfil düşer, bağlar solar, yüzülür Nesimi yeniden
Çocukluğum unutulur panturanizmin kan akan bayrağında
oysa gençliğim bir akçedir, yazılsın defterime
söylensin, gümüşümü kârla satmadım
sürdürdüğüm efendilik yok, hep ferman taşıdım
zifir karanlıkta yaşadım şahidimdir şahmaran
söyledim, yüzülür derim, çatlar, boşalır bir gün damarlarım
gül düşer, ömrüm de eskir, kırılır bütün fenerler
telefon ahizeleri küflenir ve ey unutuluş
nasıl acıtırsın düşündükçe bedenimi
ömrüm, acemi bir susuş olur ölümün akışında
orda bir iğde ağacı kanar
silah susmaz, tanklar ezer, unutulur odyurdu
söğütgülü döker yaprağını, dünya susar
ağlar çocukluğum, yıkılır taht, susar sureler
nasıl mıyım? Hükümlü, gözlerim hasret sabah uykusuna
yurdum, gözuçlarımda imdat şimdi
mimber küflüdür. Unutulsun rahlede Kur'an
Kerem ile Aslı'ya ağlasın Fuzuli
o kaçak Nebi unutsun orada Hacer'ini
âşık Elesker güzel kadınlara sunsun şiirini
yalnız türküleri sevilen
bir ölümdür ülkem, yalnızca şairleri sevilen
nasıl mıyım? Ölümlü, düşündükçe kanayan yerlerimi.
dünya susar, tanrılar...
bundan sonra siz sürün kağnıları
artık dörtlükler yazmam hiç kimse üzre
göçmen kuşlar unuttu cumhuriyetini
duralım, haberler vahim, kan sızıyor ajanslardan
kim sorar gecenin şairine isyanın var mıdır
yalnızca türküleri sevilen ülkelerin şairiyim ben
dostlarım gece sohbetine çağrılmış gönlüm muratsız
dağlarında binlerce çiçeği budanan
ve sualsiz ölümleri olan bir dünyanın şairiyim ben
nasıl mıyım, dağlarımı düşündükçe? Diken üstünde