İnsan yaratılış gereği topraktan dokusu olduğu için duyuşunun dokunuşudur düşüncenin her an dağılımı.
Zaman zaman parçalanan tanelerinde bütünlenir ummanları saran ruhu.
Ve duruşunun öz varlığından yansıyan gücüdür.
Karışsa ummanlara,havaya,suya kendini daima ilahi dokunuşa mabet bıraktığı yerdedir.
İlahi bir gözyaşı yüklendiyse tozların kavruluşuna, çöl kuraklığında olur mu insan?
Bir damlada okyanus görmenin hissi, sedeflerin kalbinde inci olabilmektir.
Kendi varoluşuna susuz kalmanın duyuşu değil midir o?
Ki; içinde bir o kadar deniz derya çağlarken.