Neyi inkar edebiliriz ki? Kalbimizle yaptığımız herşey bize geri dönecektir.
Dönüşüm, duyuşun gereksinimidir. İnsan konuştuğunda değil önce düşüncesinde dinler kendini.
Kendini huzurla dinlediği yerde iletişimin gerçekliği dışa yansır.
Buyüzden sessizlikte bir konuşma şeklidir.
Kendi suskunluğumuz değil,bir başkasını duyabilmek kalpten.
...Sessizliğin en başlangıcında başlar ses.
Sessizliğe susar yeniden ses, ses olabilmek için.
Oysa herşey sınırlıdır. olabilmeye dair algıda dahil.
Algının ötesinde ki sınırsızlık kelimeye dahil olamadığından düşünceye yazılır sonsuzluk.
Ve zaman, içinde yaşadığımızı varsaydığımız gibi değil mi duyumsadığımız varlığımız.
Ancak duymaktan öte duyumsayış olur esintinin rüzgarı.
Ne kadar kasvetli olursa yaşam; hisset en yakınında düşüncenin zamanı.
Herşey bizimle içimizde ve düşüncemizde.
İnsan değil zamana ulaşan,zamandır insanı içine alan.
Dinleriz vaktin her demini sessizce.
Ardımızdan ses dağılır, varlığımızdan düşünce.
Bütünlenir geniş zaman ancak durduğunda vakit.
Ne kadar kasvetli olursa yaşam; hisset en yakınında düşüncenin zamanı.
Ancak düşüncenin gücü duyuşunu yeniler.
Bir rüzgar esmesini istiyorsan esecektir bir çiçeğin açmasını dilediğin kadar.
Belkide bilinmez düşünce diyarlarından düşüncede bitecektir.
Ancak mevsimi geldiği için değil, sen istediğin için.
Sen istediğin için tenine değil kalbine değecektir.
Sen istediğin için zaman yenilenecek,sen istediğin için bakışın düşüncenin görüşünde.
Görüşten öte, ister istemez bazen, görülende bilinmez gözlemsin.
Ve işte şimdiye dek tüm duyuşların ötesinde en gerçekliğin yankısı o.
O ve sensin ve oda senden ibarettir.
O hissettiğin her ne ise. Yaşamda duyuşunun sesidir,kendini dinlediğin yer.