Ne kadar çok benziyoruz bize ve ne kadar çok farklılıkta.
Anlamlarımız aynı ve ayrı an'larımız.
Anlaşılmamız ayrı ve anlaşılan bir dilde, anlaşılmayan anlar.
Ve anlarda, anlatılmaz olanlar ayrı bir anlam.
Anlaşılmak istedikçe birbirimizde bir an,
anlam idrakıydı ansızın anlamayı istediğimiz zamanlar.
Zamandı anlam katan,anladıkça ulaşılan biz.
Derin rüzgarın savurduğu milim toz salisesinde,
an be an ardında duran.
Sonsuzluğun anlarında kendinde saklayan,
sessiz bir ifadenin içinden yağmur tanesi adetince
süzülür şimdi ki an kalbinden bütünlendikçe.
Ne kadar çok benziyor birbirine ve ne kadar çok ayrılıkta
Dağılan düşünce misali her tanede içimize zamanın yağışı.
Ancak hüzün ve sevinçte aynılıkta.
Aydınlıkta ve karanlıkta.
Gecenin hüznünden, gündüzün gülümseyişi gibi kalpten.
Hüzün yağmurları zamanı bütünler,
sevinç yağmurlarıyla bütünlenir insan zamana.
Bir çiçeğin sesini duyduğunda anlarsın
güneş ışınlarıyla ıslanır aynı anda.
Susarsın bir an.
Düşüncen canlanır günyüzüne.
Anlamsızdır herşey bakışının ışığında.
Anlarsın ki ayrıntıdadır herşey.
Zamana mevsim olan çiçeğe,
an'dır güneşten süzülen yağmur.
Yağmur zamana değil, bakışında ki anlama,
Anlamda ki yaşama içinden seninle duyuşuna süzülür.
Ve herşey ne kadar birbirine benziyordu.
Yağmur, toprak, çiçek ve güneş.
Bir dileyişin ardından duyulan gibi.