SANA UZAKTAN
sorularla gel bana sesin titremesin
sana yalnızlığı anlatayım, ayrılıkları
bir kadın nasıl öpülür dudağı kanatılarak
kirpikleri, buğulu gözleri nasıl sarılır?
hasret ağrıları çeken yorgun yürekle
oturup acı çaylar içelim, ağlayalım...
sorularla gel bana sesin titremesin
kimse bilemez özlem nedir, sevda nedir?
düşlerde bir kadını yaşamak, istemez nedir?
ah kimse bilemez ikimiz kadar ayrılığı,
ağızları kapanmamış zarflarda çoğalmayı...
sabahlar serin sakalsız yüzüm üşüyor
bakır rengi yansımalar kavak ağaçlarında
fısıldıyor sesin uğultular yaratarak
gecenin apansız çöktüğü cilet tarlasında...
sorularla gel bana sesin titremesin
sana söz vereyim evrensel sevgilerden
bir çocuğun kara sürülmemiş alnından
uçup sessiz mavi bulutlara yükselen
kanatları benekli yaban güvercinlerinden
sana söz edeyim kuruyan dudaklarımla...
uykuların tedirgin, ağlamaklı duruşun
mektupsuz geçiyor yeşile boyalı günlerin
cebinde fotoğrafı bile yok sevdiğinin
hangi sabahtı hatırlamıyorsun bırakıp gittiğin.
ellerin soğumuş artık, tırnakların mosmor
yüzünde donup kalmış tarihsiz günler...