sokak lambaları dururken
boyun bükmek sarı çiğdeme yakışmazmış
.
bazen dünyayla savaşırmış insan kendisiyle barışmak için
bazen yapraklarını dökermiş ağaç üşümüş gölgesini ısıtmak için
..
kimine zehir kimine şarap
kimine viski kimine kezzap içirirmiş hayat
ağa düşmüş bir balık telaşıyla tutunurmuş insan yaşama
uçmayı öğrenirmiş kanatları kırıla kırıla
mutluluk bulurmuş gül bakışlı bir yarin gülüşündeki pırıltıda
ve
yatağının boş kalan yanı sıcaklık hasreti çekmezmiş bir seveni olursa
yürekteymiş en onarılmaz yara
sevip sevilmezse hiç geçmezmiş
sanırdım ki
-yük saymaz mazlumun külfetini insan olan
ve
eğer yaraya sürülürse...dert içindir her derman-
.
ama sonunda anladım...!
darağacının acılı dallarına bahar uğramazmış
başkalarının düşünü görürmüşüm
kül sanmışım kendimi...ateş olup yanmadan
..
her yıldızı alev sanmışım mumların tepesinde yanan
sağa sola sallanan bir köpek kuyruğunun
mutlululuğu kadar bile değilmiş mutluluğum
gökyüzüymüş renk hırsızı denizleri mavi kılan
cücelirmiş büyüdükçe hayat
kamburuna küs bir beden
ve
sıkılmaktan korkulan bir elle
yarını kim yakalayabilmiş ki...ben yakalasam
-
velhasıl
bölüşememişiz sevgiyi güvercin payı
başım dönüyor tut dünyayı düşecek tutmazsn ışık vuracağı yüzü
ağaç dalına konacak kuşu seçmezmiş
ve
- güneşi çağırırmış yüreği üşümüş her çocuk hiç vazgeçmezmiş