Durur karanlıkta.
Sonra maddesiz mavi
Boşalır kayalıktan ve uzaklardan.
Dişi aslanı Tanrı'nın,
Nasıl da birlikte büyüdük,
Topukların ve dizlerin ekseni! – Alında kırışıklık
Böler ve geçer, gerdandaki
Ele geçiremediğim
Kahverengi kavisin bacısıdır,
Zenci gözü
Böğürtlenler fırlatır
Kara kancaları-
Siyah şirin kan ağız dolusu,
Gölgeler.
Başka bir şey
Çeker havada beni –
Kalçalar, saçlar;
Kar taneleri topuklarımdan.
Beyaz
Godiva, giyinirim –
Ölü elleri, ölü terbiyeleri.
Ve şimdi ben
Köpürürüm buğdaya, denizlerin bir ışıltısına.
O çocuk çığlığı
Erir duvarda.
Ve ben
Okum.
Uçan kırağı
Canına kasdeden, gezintilerde
kaçışan kırmızıyla eş
Göz, sabahın kazanı.