Ağızlardan bir bahçe. Eflatun, al benekli, kara
Genişçe yayılır büyük çiçek taçları, sıyırırlar kendi ipeklerini arkaya.
Gizlice saldırır miskleri, halka halka,
Neredeyse soluk alınamayacak denli yoğun bir koku pınarı.
Dolanıp durursun redingotunda papazsı
Çok memeli kovanların arasında, ey arıların üstadı.
Yüreğim ayağının altında, bir taşın bacısı.
Trompet gırtlaklar açılır kuş gagalarına.
Altın Yağmur Ağacı döker tozlarını.
Turuncu ve kızıl çizgili bu küçük kadın odalarında
Başını sallar ercikler, baba hanedanlarında
Krallar misali güçlüler. Zengindir hava.
Bir kraliçelik ki, hiçbir anne yarışamaz onunla –
Bir meyve ki, ölümdür tadına bakmak: kara et, kara kabuklar.
Bir parmak darlığındaki oyuklarda, yalnız arılar
Otururlar çayırlıklar arasında. Bir deliğin ağzına
Dayarım gözümü diz çökerek ve bir gözle karşılaşırım
Değirmi, yeşil, bir gözyaşı gibi avutulmaz.
Baba, damat, bu Paskalya yumurtasında
Şeker güllerinin tacı altında
Evlenir arı kraliçe yılının kışıyla.