değeri biçilmezdi
senin için bilirim
bir demli çay içmenin tadını
taş kömürlü semaverden
çiçek kokularıyla beraber
göl başı sefalarında
haziran da olmalıydın şimdi sen...
tornadan geçiyormuş gibi
kıvılcım saçıyor gece seferli
ıslak rüzgar,ürkütücü gökte
kalın bir damar gibi beliriyor
ardından çakan şimşekler...
bir kayıp şehir gibisin
şimdi sen şubat dumanları arasında
başka bir gezegende
kızılca bir güneş arıyor olmalısın
mutlaka direksiz gemilere
bakıyor olmalısın
şimdi sen izmir limanında...
mutlaka ellerine cam kırıkları batıyor olmalı
mutlaka kulaklarına varıncaya kadar
copluyor olmalı rüzğar seni...
aklında uçuşan bu gri deniz mi
hiç ayrılamadığın bu izmir limanında
aklında uçuşan haziran mı yoksa
haziran da olmalıydın şimdi sen
çok uzaklarda haziran da olmalıydın...
ay kopmalıydı bir parça
ay dan ay kopmalıydı
titremeliydi ellerinde
ay dan ay kopmalıydı
haziran da olmalıydın şimdi sen.