Neyi duyarsa ona koşan ses
Çölde tomurcuk güller yetiştiren gibi delisine dobra
Açıkçası çocuk mu? Hem de ne çocuk
Bütün tembihli yeminlere uzak ve üstüne su çekilmemiş demlerin
Sırrındaki rüzgarı at yerine süren serseri
'Lafı uzatma illa kendin gel.! ' Diyenin
Kavalında aşk çalan çobanı
Hani çekip verseler kibriti..
Ah bir verseler! Tutuşmuş şuncacık damla sanılan kıvılcımı..
Bak gör ozaman sen.! Nasıl büyürmüş?
Buzun eteklerinde titreyip duran yangın el elden nasıl;
Akıl akıldan yürek aldıkça varlığa ve yokluğa kefil olup
Yanında bütün aşılmış uzaklıklar, geçilmiş zirveler, atlatılmış belalar
Külliyen yavan ve yalan kalan
Günü gününne ilmeklenmiş yarını dününden gencelen
Bir eli döşünde bir eli düşünde
Güneş desen,
Su desen, hava..Aklına gelmediği kadar geniş zaman
Kulp oluyor, kenar oluyor, açmış gül ve dökülmüş gazel
Maral oluyor…Vuruluyor avcısının okuna
İşte tam o yaralardan
Ha bire demlendikçe dibe tutuyor neyi duyarsa ona doğru koşan ses
Avarasını Aşk biliyor
Ve sürekli yüzüne yesyeni bahar pırıltıları vurmuş hayalcesine
Çocuklaşıyor