Yabansı büyüyor ay,
Kendimden korkuyorum.
Ayçam diye severdim oysa.
Ne zaman, dizlerime vurmuşluğunu duysam,
Amansız bir yolun yorgunluğundan sızan
İncecik bir sızı gibi.
Ne zaman, kırılgan kuytularını öpsem,
Kıyılarıma vurmuş dal ömrünün,
Güncesinde bir gamze gibi.
Yüreğimin terimi basardım, tütün diye de;
Avuçlarımla örterdim uzaklığını;
Beklemezdin, özlemezdin.
Gözlerim…
Gözlerinin kısıklığında yanardı; mum gibi.
Üşümesin diye; üryan sevişmelerde terleyen,
Aşkların asi çocuğu.
(Pembe kadının gurbetliği,
Durkadın gelinin düşlüğü,
Kara kızın yüreğinde büyüyen;
İki dalın kardeşliği.
Bir de ağaç ülkesi,
Bir de sevda ormanı;
Barışabilene… Karışabilene… Sevişebilene…)
Sen, bilmezdin,
Sen, görmezdin,
Sen, yazmazdın beni günlüğüne de;
Düş ayçalara tapardın aşk diye,
Ayçalarla sınardın, kavruk aylarımızı,
Ayçaları severdin bir de.
Sil baştan büyümek için,
Her dolunayda kusardın
Sevdalanmaya dair ne varsa yüreğinde.
Hep ayçalarla büyürdün sen;
Yabancılaşırdı yastığımdaki koku.
Sen, uzak ve yabansı,
Sen, olmazsa olmazı, korkularımın.
Sen, bir şah damarı gibi dolanırsın bedenimde,
ve ben; , bizimserim seni; umarsız.
(Olmazsan, olmazın yoktur sevgili..)
Aşk bu, düş bu, özlem bu;
Gökyüzünde bir ayça; yalnızlığımız.