Uydu, deme bana,
Uymak, deme;
Kötü oluyorum;
Yörüngenin şarjöründe yirmi yılım acıyor...
Ağlıyor düşlerimde, gencecik bir kadın.
Parçalayıp çıktığım fanusun camları;
yüreğine batıyor hala...
Esmer teninde hoyrat sözlerin tuzu yanıyor..
Dolunay, deme bana,
Sınırlarında bir ayı sevmiyorum artık;
Ölmüş aşklar fanusu; geceye asılan ve
Akdeniz'de yakamozlanan;
bir şiirin iç geçirmesi; şairsiz kalışına..
Dolunay, deme bana,
Dolunay; yörüngesinde bir uydu kadın....
Ben, asi bir yıldızım şimdi;
Karanlık gecelere bela! ..
Yüreğimin ateşi tutar dağbaşlarını;
Eşkiyalık türküleri boynumda yağlık;
İçimde bir ergen kız gelinlik kuşanıp, gerdeğe girer;
Koynunda, utandığı yavuklusu.
-Heyt- deseler, serçe kuşları havalanır, bakışlarından da;
Bin ömürlük ölüme -aman- demez,
Elinde yüreği, diz vurur sevdalara;
İhanettir tepelediği,
Gölgesini sürüyen bir ceset, yeniden sarılır kefenine,
Yeniden sever toprağını...
Son kez döner mezarında;
ağlak bir kadın ve
uğurlama biter; kapılar kapanır sonsuza dek....
ve ben sabah yıldızına dönüşürüm;
ellerimde isyan kızılı kınalar yanar.
Kendi göğümde yıldız olurum şimdi;
Eşkiyalığımla severim senin dağlarını;
Yamacında sakla beni;
Asiliğim üşümesin...