ayyuka çıkmış ihanet
akide şekeri tadı mısralarda
dilim döndükçe konuştum
karanlık, meftun odalarda
hiç tartışma ihtimali olmadan
bir sevdayı adam eder gibi
çocukluğumda ütüldüğüm gazoz kapağı oyunuydun sen
ben masum ifadeyi takınan ege denizi
hiç kızamadım arkadaşlara ve içimde küstürdüğüm sana
bir beklentim yoktu
doğan güne ziyadeler, ziyaretler, ziyafetler yapılırken
sende hiç olmamıştın
ve olmadığın kadar vardın zaten
bir şans oyunu kadar azdı
bilmem kaç milyonda bir aşk
bilmem kaç milyarda bir ihtimal
ince belli bardaklarda içilen demli çaylar
yaz sonu izlediğim bir filmi hatırlatırdı
"geçmişin gölgesinde" hınç saklıyordum terli avuçlarımda
bir daha sana çıkarım diye asansörden
indi bindi yapıyordum kimseye çaktırmadan
tüm fahişe tebessümlerde balyaj
yasadışı bütün kahveler
bir tadımlık lezzet kalmamışken dudaklarında
ne diye saklambaç oynuyordun iç organlarımda
alt üst ettiğin neyzen
kasırgaya çevirdiğin eza
bir infilak
bir kurşuni hamak
bir firavun laneti soyuma
asılı kaldığım Filistin askısına
küçümser gözlerle bakan
hangi peri bacası
hangi tarla faresi
hangi ahulu göz
hangi melun şeytan