Gözlerimi kapayarak,çıkacağım bir gece yürüyüşünü öperken,dudaklarımı ısırdım sandım.
Sonra,
kaldırımda bir atlı karıncayı sevgilimle sevişirken gördüğüme inanamadım.
Çıktığım zirvelerde,
basamak coktu,
ezip geçtiğim insanlar
bas amk... derken:
birden irkildim,
ikiyle yoluma devam ettim sonra.
beklentileri, daha çok
aşk için çırpınanları
önceleri gözüm tutmadı.
Sonradan öğrendi, insan sarraflığını ellerini kullanmadan.
Boş sokaklar beni hiç anlamadı,
ne zaman kaldırıma tükürsem bir gece lambası sıkıntıdan patlardı.
Köpekler diş geçirmeye çalışırdı,dişlerime.başımı döndürmek için,bir çark kriterinde...
Ben de,
dudaklarını ısırırdım,kaçardı.
Komşu kadınlar yaptıklarıma dudak bükmekten,hem dudaklarını,hem de kalbini çatlattı...
uyandım,
rengim solmuş,
Coplanmaktan.
Tenim ağrıyordu...
Bir ihtiyar yarı beşik bir
iskemlede gözlerini dinlendiriyordu.
Haklıydı,
yıllarca bıçaklanmaktan gözleri yaralanmıştı.
Tutsaktı.
Neresinden tutarsa tutsun aktı gözleri,kirpiklerinden kapkara bir sehpanın alnına.
Sehpa beyaz yazmaya başladı,
ihtiyar kırmızıların bir kelepçesi olduğuna inandırırken kendini:
ben,yolumu çözmeye başladım,
işe iğ ipliklerimden başladım diyebilirim.
Bir ses kulaklarımı kanatmaya başlarken,
ok,uttu sıralamaya başladım.
Ya da birileri okuttu diye düşünürken,
birileri kolumu dürtüyordu.
Uyanmamakta dirençliydim,
aynı zamanda uzanmamakta da...