Bir ve tek
ayrı tarihlerin buluşma noktası.
Biri kalabalığa,
öteki yalnızlığa
kahya.
seçilen ve oturtulan bir otorite,
şarkıların buluşma anarşisi.
Bazen banket bulup,
dizlerimizde dinlendirdik
Şarkıları.
Ve uyuttuğumuz bir melodi,
ayaklarımızın altında yer sehpası gibi akçalırken,
konuşma türünde bir yazı sözümü kesti sana aldırmadan.
Seni aldırmadan,
Müziği kıstım,
saksı ağladı.
Çiçekleri,kurutmak için ipe asarken,
Yağmurun gürültüsü
duyu organlarıma yeni anlamlar yükledi,
mesela kalbim küt küt kesip attı saçlarımı,
kulaklarım sağır olmuşken,
sana ne olduğunu gözlerinin içindeki adamı
göremediğimde anladım.
edebi bir biriktirme şekliydi
şiir,
duyularıma sürtüne sürtüne,
kalbimin sırtı aşındı.
taşındı,
Kimi zaman evinin,
kimi zaman evinden...
arşındı,
gidebileceğin yerlerin son noktası.
Ve ben uçabilirdim,
sevincimden,
ayaklarımı çırparak havalandığım bir düşünceden,
senin düşüncene atlarken.
Ve,
Başım geldiğin yere çarptığında,
orada sen olmayacaktın.
Tırnaklarımın arasında,
biriken kış gibi,
seni tutup fırlatacaktım.
sen,
arkanı dönüp dönüp
ses tellerime bağırmayacaktın.
Ses tellerim kalbini tutmayacaktı,
tırnakları hayat denilen şu sehpayı yırtmayacaktı.
hani,
bir çuvalın ağzında birikmiştik ya biz,
tanrı ağzını kapattı ve büzüldük ikimiz...