Henüz kabuğu kurumayan bir yaraya;
Tuz değmiş gibi yakıyor dirençleri, kederler.
Dört yana açılmış kesici ağızlarıyla,
Saplanıyor yüreğe, bu korkunç çağda
Bu ölümcül acı
Yine de tüm süreçlerinde zamanın;
Bir su olup çalkalanıyor yorgun geceler.
Gökyüzünün derin ve yırtıcı çizgilerinde,
İyimser bir çocuğun gülüşünü çiziyor,
Kanat kanada dans eden, üveyiklerle yıldızlar.
Büyük, küçük hiçbir kırıntı kalmamalı ortada,
Saklamalı yüreğe kasvet veren tabloları şovalesiyle.
Yenemez artık yerçekiminin bizi,
Ayaklarımızdan çiviliyen hain oyunu
Uçarak gümüş kanatlar eşliğinde,
Gökler üzerinde sesimizin yankısı çizilmeli.
İncecik taze yaprağı, sandal bilip
Öz gücümüzle hafifçe dalgalanmalı hoyrat fırtınalarda.
Yakıcı sıcakların ardından, bırakmalı kendimizi,
Uzaklarda bekleyen özgürlüğün,
Hoş serinliğine...