Aykırı bir sevdanın yokettiği ve artık çok geride kalan zamanlarımı yaşamak isterdim yeniden..
Boşa gitmiş görünen, yine de bana çok şey kazandıran geçmişimden kurtulmak bu kadar da zor olmamalı..
Güçlü görünen bedenlerin yardım çığlıklarına kulak kapayan sefil kimliklere her zaman isyan edeceğim...
Dost maskelerin ardındaki hınzır gülümseyişler beynimde kazılı..
Her yazımla tek tek yerin dibine sokacağım onları ama çıkarmayacağım ordan.. Kalsınlar yerin dibinde..
Yerlerini bulmaları adına..
Giden gitti... kabul.. kalanlar kim peki? Riyakar hayatın yardakçıları mı? Kalanlarla kalmak istemedim hiçbir zaman.. Gidenle gittim bedenimle olmasa da ruhumla...
Acıları teslim aldım geçmişten, bugünüme yaydım ve geleceğimi yokettim belki de..
Çok kişilik dünyamda tek kişilik bir oyun oynadım ama oyunu henüz kaybetmedim..
Yenilgiyi yakıştıramadım kendime, tıpkı gidişleri yakıştıramadığım gibi..
Ama bana çok yakıştığını düşünmüş ki hayat, iğneledi üstüme hayal kırıklığını ve terkedişleri..
Kargacık burgacık düşüncelerimden anlamsız bir sürü nida yükselmekte..
Kelimelerim yorgun.. bir anlam yüklemeye çalışmaktan kendilerine...
Düz bir hayatım olsaydı, kelimelerim de devrik olmazlardı belki de...
Ruhum karanlık.. Ne gülmeler anlamını buluyor bu karanlıkta, ne yaşanılan sevdalar, ne de kelimeler..
Seni senden daha iyi anlayan, senden öte bir can varmı ki bu dünyada, inanmıyorum artık ben buna...