Dönsün şu başım fecre kadar bâde-i aşktan;
Akşam doluyor gözlerimin rengine... Akşam!
Ufkumda alev rengi sular aşka kanarken
Mevlâna dedim orda döner, Şems'i sorar hem
Battıkça güneş gönlüme meyletti bir efkâr;
Sandım suya son demleri resmetti ufuklar
Raks değdi bir an dağlara, neyler dile geldi
Ervâha sükûnet bu sekînet ile geldi:
Mâdem dedim; âlem buluyor şevk bu törenden
Öyleyse neden düşmedeyim hüzne, neden ben?
Bilmez mi alev; yandığı her ân eriyor mum,
Membâa döner belki sular, çölde kalır kum,
İşler de güneş ufka batarken menevişler,
Doğmaz mı hayâtın da gurûbunda güneşler?
Seyreyle gönül; işte budur mâneviyâtın
Seyret; bu resim hüznü kadar şevki hayâtın!
Seyret: Bu bir aşk âyinidir, güftesi: Hây - Hakk.
Her şey bulacak O'nda nihâyet, bu muhakkak!
Uykun var, iliş kabre Hafî; dehre gücün yok
Boy ölçüşecek dehri kuran sihre gücün yok...
Ervâh: Ruhlar
Sekînet: Gönül rahatlığı, huzur
Dehr: Dünyâ