Haksız Bir Esaretin Öyküsü *
İçeri gireli bir kaç yıl oldu, alışamadın hala
Hayalini bile kuramayacağım bir meçhuldeyim şimdi
Haksızca özgürlüğüm kısıtlanmış,
Hırsımdan bazen de ağlıyorum
Ruhumda sanki bir şeyler çekiliyor düşündükçe
İlk insan kadan masum ve Ölüm kadar utangaç,
Yüreğime çarpar, sesizliğin yüzü
Sanki celatlar üstüme yürüyor, dört bir taraftat ölüm kokan nefesleriyle
Umut içinde, Umutsuzluğa yeniliyorum
Kanım çekiliyor, damarlarımda sanki
Sesizlik her geçen gün, beni biraz daha kahrediyor.
Sevdalarım bile cam misali, kırılıyor, batıyor sineme
Hayallerim dört duvar ardasına sıkışmık,
Mengeneye dönmüş etrafım
Zifiri karanlık geceler içinde susmuyor çıplak adımların izi
Dışarda sesizliği bozuyor rüzgarın sesi
Bazende tel örgü boyunda yürüyen Jandarma devriyelerinin ayak sesleri
Bu sesizlik içerisinde isyan ediyorum,
Çığlığım, haykırışım, nefretim kimseye değil, Sistemedir arkadaş
Hani kokuşmaya yüz tutmuş ortamda,
Yüreği temiz kalmış üç beş kişi kalmışlar da olmasa ya, ne yapardım bilemiyorum
Sanırım bir gece yarısı sesizliğinde hislerime yenik düşüp hayatımna son verirdim.
Ben yaradan değilim ki sonsuz sabra dayanayım
Her beşer gibi, eten kemikten var edilmişim, beşerim şaşarım işte
Karanlıklara saldım hatıralarımı
Yok oldum umutsuzluklar içinde
Özledim özgörlüğü arkadaş
Yine de içimde filizlenmeye bekleyen umutlar var
Kan revan içinde yüreğimde açar kardelenler
Dağ yamacında akan berak dereler misali,
Nereya akıyor bilmem, ben se akmaktayım umut denizine ve meçhule
Tebesümüm kimsenin bilmediği bir lisan olmuş şimdi. ve akibetimi düşünmekten, karanlıklar çökmüş üstüme
Umudunu yetirmiş, uzamış sakalım, bazende dört duvar arasında semaya yükseliyor sesim
Deler gök kubeyi, inliyor arşı alem
Sanki gün hesaba gelmiş, Mizan kurulmuş mahşerime
Dört bir taraftan mızraplar saplanıyor yüreğime
Ve bedenimden akan her bir damla kan, kara bir leke gibi işleniyor tarih sayfalarına.
Aciz bedenim delik deşik olmuş haksızlıklara.
Dertlerimi anlatmaya ne bir insan bula bildim şu ana kadar, nede bir makam
Aylar yıları kovalar sanki, gidense ömürden bir gün.
Nefesim bile titrer olmuş,
Hayatım için verilen son karar sanki
Umutlar zemheriye sarılmış ve ipi boynuma geçirmek istiyor kahpe cesaret
Bir köşede unutulmuşum,
Anlımda kötü yazgı, elden bir şey gelmiyor
Çürüyeceğim, küf tutmuş ranzalar arasında,
Ruhum gibi dökülmeye başlamış küflü duvarlar
Umut sevişmeyi bekliyor, cölde kalmış bir bedevi kadar aç, ve bir ar kadar utangaç,
Bastığım koridorlar benle inliyor sanki
Haksızlığa hala alışamadım
Hangi kervanın güvencesiyim ki ben
Hangi bir gence umut olabilirim ki
Kahrolası gururum ve haksızlığa kayıtsız kalamayan yüreğimin cezasını çekiyoru
Ne geldiyse basıma bunlardan geldi halada peşimi bırakmıyor olumsuzluklar.
Göçebeye döndü yaşamım, içeride bile rahat duramıyorum
Haksızlığa kayıtsız kalamıyorum işte TATAR RAMAZAN misali sürgünleri yasıyorum mapus damlarında.
Dışarıda isyan ediyordum haksızlıklar
Halbuki içeride daha buyuk haksızlıklar var.
Dışarıda tiphinle boğuşurken, içeride çığ var tufan var sanki, hele de haksızca düşmüsen dört duvar arasına işte isyanların o an şafaklara karışır.
Bir gün ansızısın volta atarken, birde ne göreyim, karşımda bir aşina yüz, eskı bır dost bır yaren SEYDO kardaşım can dostumu görüsverdım.
Kucaklaştık ardından üç beş kelam.
Öğrendim ki oda benim gibi haksızlığa kayıtsız kalmayan yüreğinin cezasını çekiyordu. ve o da savrulu veriyordu bir diyardan bir diyara
Mesken tutmuştu mahpustu damlarını.
Haksızlıklara baş kaldırmak nasıl suç sayılabilir ki, anlamakta güçlük çekiyorum.
Aslında yaptıklarım bir insanlık gereği.
Ama: kokuşmaya yüz tutmuş ortamda üç maymunu oynamak gerekıyormuş.
Üç maymunu oynamadığım için muhpus damındayım şimdi.
Şu üç maymunu oynamak ne kadar ayıp, ne kadar abes arkadaş.
Varsın savursunlar beni bir diyardan bir diyara.
Beni susturmaya ne guç yeter ne yasa..
Ben şartlanmışım bir defa insanlık onurunu savunmaya, varsın bu yolda öleyım..
Sonu gelmez SEYDO ' ların, MEHMET ' lerın ve nıcelerı..
Ölüm bile susturamaz beni, hele yazılarım, Şiirlerım tarıh içerisinde yargılar niceleri.
Susmak kabullenmek değilmi ki arkadas, nasıl kabullenebilirm ki haksızlıkları, değmez üç günlük ömür için değmez ne şan ne,şöhret. ne de bir makam için..
İçerde tamı tamı yedi yılım dolmuştu, bir son bahar hüzün sabahı, gardiyanın sesiyle uyandım.
Beni idareden çağırıyorlardı, vardım gittim bir de ne göreyim
Elime tutuşturdular bir yazı, vardım okudum. okuduğumda tamı tamına yedi yılın sonunda suçsuzluğum ispatlanmış. ve dip notuna PARDON, KUSURA BAKMA yazıyordu..
İşte o an bir daha yıkıdım...
Yedı yılın sonunda gelen özgurluğe sevineyim mi üzüleyim mi bilemiyorum..
Çünkü bir ömür tükenmişti mahpus damında..
Ama tek tesellım, üç yılımı doldırduğum yıllarda..AKİF adlı mahpuslunlun on bir yıl dört ayın sonunda suçsuzluğunun ıspatı ıle salıverilişi gözlerimin önüne geldi. ve bır ohh çektım..
Çünkü ben AKİF' den daha da şanslıydım..buda benim tek tesellim oldu arkadaş..tek tesellim..
28-07-2007