Giden-kaybolan- kaybedilen-yaşamını yitiren çocukların ardından…
Yoksun
Ama ben;
Her çiçekte seni kokluyorum
Doğduğun, ağladığın
Kucağıma aldığım ilk gün gibisin
Ne de güzel bakıyorsun öyle
-Masum ve şaşkın-
Gözlerin gözyaşlarıma dokunuyor inceden
Haberin olsun…
Yoksun
Ama ben;
Bir çiçeği okşar gibi
Koklar gibi
Öpüp öpüp de koynumda saklar gibi
Gözlerinden öpüyorum senin
Ateşi gözlerinden öper gibi
Yanar gibi… Üşür gibi
Parmak uçlarımda ateş tanrısı
Ellerine dokunuyorum… Boynuna… Dudaklarına… Alnının akına…
Saçlarını okşuyorum alev alev-
Harlı bir ateşe dönüşüyor rengimiz
Düştüğü yeri yakıp yıkan yokluğun
Zamana kırgın… ve zamanı kırık bir saat gibi
Gözlerime takılıp kalan yüzün
Ve buza kesmiş tenin
Avuçlarımı yakıyor… Usulca… Haberin olsun…
Yoksun
Ama ben…
Şimdi nasıl
Nasıl anlatsam seni
Dağlara, taşlara, dipsiz kuyulara…
Nasıl duyursam
Sağırlaşmış yüreklere yokluğunun sesini…
Ağlamanın sınırına o kadar yakın duruyor ki gözlerim
Yokluğun içime yıkılan koca bir dağ… Bir çığ… bir çığlık
Ve bir felaket anı sanki
Vurulduğun dağlar başıma yıkılmış da
Altında bir ben kalmışım gibi
Üstüme varmayın
İki gözüm iki çeşme ağlarım şimdi…
İşin kötüsü
Hiçbir kelimeye de sığdıramam ki ben seni
Sen ey! Gelincik çiçeğim benim
Seviyorum seni…
Yoksun
Ama ben;
Ay ışığına karışan yüzünü okşuyorum her gece
Haberin olsun…