Şu dünya yaratılırken
Yakın olmak mı yaratıldı birbirimize uzak olmak mı önce?
Kavuşmak bir kenara atılmış öylece duruyordu da
İnsan için ayrılıklar mı reva görüldü önce?
Tanrılar, krallar, ezenler hep vardı da aslında
Sırf ezebilsinler diye keyfe keder ezilenler mi yaratıldı sonra?
Barış gereksiz bir iş olarak görüldü
Hasıraltı edilip hep yarına hep yarına ertelendi de
Savaşlar yaratılıp ölümler mi kutsandı önce?
Özgürlük yaratıldı… Çok görüldü de insana
Yasaklar mı yaratıldı sonra?
Adalet vardı da önceden
Hak… Hukuk… Eşitlik vardı da hani
Denge bozuldu
Yokluk… Yoksulluk… Kıtlık… Kuraklık
Haksızlığa uğramak çoğunluğa reva görüldü de hep
Adaletin terazisi zenginlerin elinde mi kaldı sonradan?
Ölüm ta baştan yaratılmıştı da
Türlü türlü ölmenin denekleri olarak
Canlılar mı yaratıltı sonra?
Nefret ve kin yaratıldı da önce
Katlanılır bir yaşam için hiç değilse
Az da olsa bir insanı sevmek mi yaratıldı sonra?
Yüzümüzü güldüren aşk vardı da önceden
Terk edişler… Hasret… Gözyaşı… Acısı mı yaratıldı sonradan?
Sorular… Sorular… Sorular…
'Dünyanın düzeni bu… 'demek isterdim de
Öyle değil…
Sevgili… Mutlu… Umutlu… Hep gülen bir dünya için
'Gocuklu Celep kaldırınca sopasını…* Sürüye hemen katılı veren
Ve salhaneye adeta mağrur koşan sürüden ayrılmakla
Görmekle… Duymakla… Konuşmakla
Sevmek… Sevilmek
Ve göz göze gülmekle başlar
Değişir her şey…
Eylül 2022
*Nazım Hikmet 'Dünyanın en tuhaf mahlûku” şiirinden)