yürüdük yaşamın çoğunu
kimimiz koşar adım
kimimiz ağır aksak, yel yepelek
bazen isteksizce durduk bir yerinde
şöyle bir bakındık yaşadıklarımıza
neler bizi üzdü, nelere sevindik
neler yapmak istedik de yapamadık
hatta yaptıklarımız, yapmak istemeden
düşler kurduk bazen, gelecek için
boş düşler değildi düşlerimiz
hani birlikte ihtiyarlayacaktık
torunlarımızla geziye gidecektik, elimizde bastonlar
deniz kenarında kumlara gömecektik ayaklarımızı
romatizmalarımıza iyi gelir umuduyla
oynayan torunlarımızı seyredecektik
yüreklerimiz hâlâ çocuk
gülmeyi yüzümüzden, sevmeyi gönlümüzden
eksik etmeyecektik
hani hazan mevsimi geldiğinde
rakı masamızdaki sandalye sayısı mevzu
gidenin sandalyesi boş, masadaki yeri baki
servisi eksiksiz ve rakı bardağı dolu
anıp yâd edecektik onu
belleklerimizde güzel günlerin anısı
ve hazan mevsiminin hüznüyle
dostlar biz şunu anlayamadık
sanki ömür uzunmuş gibi
sanki onarmak için vaktimiz bolmuş gibi
kırdık, kırıldık
ve kalplerimizde birer anıt yaptık, eski dostlar için
sadece düşünce boyutunda ziyaret edilen...