Yendin! Yendin! Kan ne güzeldi ve el başparmakla ve parmakla kılıcı
silen!..
Şeydi
aylar vardı. Ve biz sıcaktan yanıyorduk. Ellerindeki kafeslerde yeşil
kuşlarla kaçışan kadınlar hatırlıyorum; alay eden sakatlar ve
ülkenin en büyük gölünde takla atan durgun adamlar… Tek
gözlü bir deve üstünde çitlerin ardında koşan bir peygamber…
Ve insan meyveleriyle yüklü odun yığınları yıkılıyordu. Ve krallar
ölümün kokuları arasında çıplak yatıyorlardı. Ve kardeş küller
sıcaklığını yitirdiği vakit,
bu ak kemikleri topladık işte
buruk şarapta yıkanan.