Bir gram düş alıp sokaklara çıktım önce. Dahası gelecekti elbette bu düşlerin. Gitgide ilginçleşecek, yoğrulacak ve bir düşler yumağı haline gelecekti. Elbette sonu pek de iyi olmayacaktı…
Düşler biriktikçe bir yalnızlık arayışı başlayacaktı içimde. Aktıkça yeni damlalar ekleyerek kendini çoğaltacak, kimi zaman buharlaşacak ve kimi zaman yağmur olup yağacak fakat bir damla eksilmeden yeni damlalar ekleyecekti kendine…
Düşler büyüdükçe içinde yeni umutlar doğuracak ve düşsel bir yalnızlık aratmaya başlayacaktı. Toplumdan kaçma isteğini de uyandıracaktı kendi içinde. Sonunda esir aldığı bu bedeni kendi düşsel yalnızlığının içine hapsedecekti…
Dahası kendi içinde apayrı bir dünya yaratarak dünyevi bir çok şeyi bu dünyadan uzaklaştırmaya çalışacaktı. Yalan, ihanet, kişiliksizlik, düşmanlık ve bir çok kötü niyeti de kendinden uzaklaştırmaya çalışacak ve bu yüzden de toplumsal yalnızlıktan uzaklaşmaya çalışacaktı…
Yağmur yağdıkça düşler kendilerini besleyecek, düşler beslendikçe koca bir okyanus haline gelecekti. Kendi içinde ayrı bir zaman kavramı yaratacak ve bu kavramın içine esir aldığı bedeni kendi deyimleriyle yolculuklara çıkaracak ve bedene sahip olan ruhu kendisiyle birlikte değiştirecekti…
Öyle de oldu; beklendiği gibi…
Düşler toplumsal yalnızlıktan uzaklaştırarak, düşsel yalnızlığın içine götürdü beraberinde geceyi, daha sonra gündüzü ve tümüyle zamanı…
Bilindik kelimelerle yazılan bu anlatıda çok bilindik şeyler yazmıyorum aslında…
Bir parça kendimde yaşadığım, belki de insanların adına delilik dediği ve paçoz düşüncelerle çok uzak kelimeler şeklinde yorumlanabilecek şeyler…
Gerçek bir yalnızlık, bir yalnızlık senfonisinin en aşifte notasıdır aslında. Yazdıklarımız kimine göre hayal, kimine göre deliliktir. Yine de yazdıklarımız; hissettiğimiz ve yaşadığımızdır…
Bedenim ve ruhumla yıllara meydan okumuş ve bugün 5 yaşına gelmiş olan Rüya Denizi bu şekilde dünyaya geldi. Doğum günün kutlu olsun kutlu ve güzel felsefem…
Seninle sonsuza dek varolmak dileğiyle. Doğum günün kutlu olsun…