Bir cenneti anlamakla başlıyor hayat gözlerinde. Bir çiçeği koklamak ve onu anlamakla devam ediyor. Hislerde boğuluyor düşlerim. Gittiğim yollar sana çıkıyor sanıyorum. Yanılıyorum. Yorulmuyorum. Her yolun sonunda dönüp yeniden sana ulaşma ihtimali olan yollar geçiyorum…
Bir yağmuru dinlemekle başlıyor aşk gözlerinde. Suskun bir çiçek oluyorum. Ellerimde bir hayat ateşi tutuyorum. Işıtmıyor hiçbir geceyi. Sanki şimdi seni bulsam gittiğim yollarda, göremeyecek gibi gözlerim. Islanıyorum. Tükeniyorum. Yeniden umutlarla dolduruyorum bitik düşlerimi…
Kırılmış bir düşü toplayıp yapıştırmakla başlıyor duygular gözlerinde. Sana sarılmak istiyorum. Ellerimi uzatsam tutacağım ellerini. Gözlerinde bitmek bilmeyen bir sadakat bulacağım. Kollarımda güneşi tutarcasına ısınacağım. Üşümüşlüğümde var olduğum gibi tıpkı. Sana koşacağım…
Susmuş şarkıları yeniden dinlemekle başlıyor bir film gözlerinde. Yıllar geçmiş, kır saçlı iki sevgili uzak zamanlardan geçip öylece yalnız kalmış gibi. Siyah beyaz bir karede, eller ellere tutsak, gözler uzak noktalara saplanmış. Kim bilir hangi pişmanlıkla doluyorsa, sırılsıklam…
Biten her şey yeniden başlıyor. Hayatın son baharında bitmiş tüm duygular, seviler, tutkular. Bir ömür boyunca yalnız kalınmış ve siyah beyaz bir film karesinde yeniden başlanmış sevmeler…
Uzayıp gitmiş bir yolu bitirmekle başlıyor anlamak gözlerinde. Anlamsızlığın hemen kalbinde, ıslanmış gözlerden akan gözyaşına düşen tılsımlı parıltıda. Ben sende başlıyorum. Sıfırlanmış, derlenip toparlanmış bir hayata. Ne kadar dağıtmışım ve ne kadar ıslanmışım. Hiç hesaba katmıyorum…
Her şeyi, tüm hissiyatıyla sana adıyorum. Biliyorum. Gözlerindir yaşamak. Yıllarca beklediğim bir anı siyah beyaz bir film karesinde gözlerimin önünde canlandırıyorum. Ama hiç hata yapmadan en başından sana koşuyorum. Her şeyin ilk başladığı yerde…
.