sen bilirsin Andromeda
hüzünlü sevgileri olmasaydı
öldürürdü kadınları yürek çırpınışları
mühürlü suskunlukları
dalgın bakışlarıyla
dudakların suçsuz öpüşlerini
mavinin kanadı olmuş o kuşların
yağmur vermesini avuçlarıma
yüzünde sis ve telaş
bir şifre gibi
daha kaç çocuk doğup ağlayacak
sen bilirsin Andromeda
sanki o değildi
erişilmez gülüşünü
yalnızlığıma saklayan
gece sağır
diz çökmüş yollar örerim
iki dize arasında bir yıldıza
sabah çiğinden yaşlar düşer gözüne
derdin ya denizi anma
ve sakın hayale kapılma
yorulur gökyüzüne bakamaz gözlerim
unutulmuş bir acı gibiyim Andromeda
elleri olurdum
gözünde gözpınarı
sesinde deniz
heceye vururdum sonu gelmezdi sözcüğün
şafakla gelirdi öç almaya
bu böyle yaşanmamalıydı
yolunmuş kuru gül ağzı
tırnaklayıp tutunur kuşlar
salkım söğüt inmiş üstüne mevsimler
yıldız olur gözüme dikip yüzünü
ben baktıkça çoğalır
dinlediğimden beri türküdür
sesi sancılar inceltir
karnımda renklenip siyah
kurşunlar gözümden sürülür uzaklara
kadınca aldanmalar soluyup
aralık uzanır dudağı
ve nihayet ateşle süslenir öpüşleri
bir gönül suçuyla
bak nasıl çaresiz Andromeda
akan kan gibi
bakışı dalgın bir yıldız
buluttan göğsüme saklanarak
gecede ay bile suskun
bekle diyorsun ve biliyorum ki
bütün efsaneler yalan kadar müjdecidir Andromeda
neyi bilmediysen sana yemin ederim
ne sevindirmemişse seni
sevdim ya yüreğim bir kuşa ötüşler öğretir
salarım mavilere
kırılır kanadı
kimsesiz kalmış
yurdundan edilmiş aşkla
varsay ki gönlüne sürülmüş mülteciyim
kıvırcık saçıyla kavgasını
öğret bana bilgeliğinle Andromeda
bütün aşklar yaşanacak kadar kısa
söyle dayansın
acısıyla aldatılmış çocuktu yüreğim
elleriyle büyür kalbim
göğsünde huysuz meltemler
ne zaman öpecek olsam
sonsuz bir cezayla
kaçırır gözünü yüzünden
dev bir fotoğraf albümünde ödüller sarartıp
çekilirdi el değmemiş sulara
oysa karşıydık
üzerinde düşünülmemiş
ve gönülsüz yaşanmış ne varsa
kendini bulurdu bende
yıkanmış kadınca nazına gömülmüş yalnızlığıyla
şimdi ben ölsem
şimdi ben ölecek olsam
renkler bulurum uzar saçların
çiçek boyunlu açar
bölünürüm sana
ayak dibinde sırt üstü düşüp
en yasaklı bakışından yıldızlar kayar
gizlenip yorgunluğuma
daha dün gibi
acıdan değil
dokundukça kanatan
çıplak bir günahı işler
yaşamak yoksulluğuma
hoşuna gider miydi yığılıp kalsam
eksildikçe diyeze düşer anı
öncesiz
üzgün yağmurlar süzülür gözüne
göğsüme bastırılmış
ıssız bir uğultuyla
az değilsin
sözgelimi ateş gibi
dokundukça
çığ olup dökülürsün
gelirsin tutunurum hüznüne
ağzında gül girer araya
eşiklerine oturmuş ve ne kadar yabancısıysam
kasık sancılarına bu kentin
hançerleme indikçe tellerine kuşlar
uç bulur gelişin
taş basıp yüreğin düğümlenir
bir gülü saçında süsleyip
gözünde yıldızlar biriktirmeyi
isteseydin ancak
bu kadar sevilebilirdin
farkına varmalı öğret ona
ne çok sevilebileceğini bir kadının
şiir olduğunu
sessiz sakin yüzünde sevinçle
büyük ve korkutucu yalnızlığıma
ihanetsiz bir dost olduğunu
dağlara ruhuyla yükselen kalbi duysun
acımasız kuralların buyruğuyla
ölümün bir macera olurdu
gecenin morundan iç çeker gibi
buldum
konuştum onunla
o efsane değilmiş Andromeda