İçinde ne olduğunu bilmeden
Kırılan omurga kemiklerimden duydum sesimi.
Her sayfa beyaz bir kapıya açılmıyor.
Bazen acının da rengini merak edip soruyorsun geçmişe.
Alnını uzatıp sarktığın bütün pencereler, ve geçtiğin bütün yollar
Geri dönüşü olmayan bir hücreye çıkıyor olsada.
Kalbinde sakladığım anıları kaldıramıyorsun içi boş bir sandığa..
Sanıyorsun ki; dokunsam yakınlaşacak uzaklar.
Birazdan meyvesini kopartıp yediğim kiraz ağaçları,
Çocukluğumun ellerinden tutup koşacak.
Bir, iki, üç diyecek birileri.
Birileri hala gülüp geçecek acıyan yanlarımıza.
Yaraların üstüne basıp gidenler olacak.
Bir yanımız hep eksikliğin getirdiği hatalarla yoğrulurken,
Diğer yanımız hep fazladan dokunacak hayata.
Kayıp gidecek takvim yaprakları.
Kendi yüzümden bilirim hüznün adını.
Şimdi kime anlatırsan anlat!
Hiç kimse olduğum gibi tanımak istemiyor beni...